15.03.2009

Man on Wire (Teldeki Adam)


Fransız ip cambazı Philippe Petit ip üzerindeki başarılarına bir yenisini eklemek ister. Yeni yapılan İkiz Kulelerin arasına ip gererek üzerinde yürümeyi kafasına koyar.

Fakat bunu illegal olarak gerçekleştirmek zorundadır. 1974 yılında sevgilisi ve arkadaşlarının desteği ile bu hayalini gerçekleştirir. Artık o bir kahraman ve medyatik suçludur.
Tüm zamanların en sanatsal suçunu ve Philippe Petit fenomenini anlatan müthiş bir belgesel. 2008′in en iyi filmleri arasında.

2009 !f İstanbul 'un açılış filmi olan (Teldeki Adam) bu hafta seyredilecek filmlerim arasında ilk sırada...

"Ne kadar gençmişler, ne kadar yakışıklı ve güzelmişler! Değişik ülkelerden (Fransa, ABD, Avustralya, vs.) ve kökenlerden gelen bu bir avuç insanı 1970'lerin başlarında birleştiren, 'çetenin lideri' sayılabilecek olan Philippe Petit'nin büyük tutkusu olmuş: İp cambazlığı. Ama öyle mahalledeki bir arsaya gerilmiş bir ip değil (ki aslında öyle başlamış olmalı!). Ama en ünlü yapıların tepesine, akıl almaz yüksekliklere ve nefes kesen mesafelere gerilmiş teller üzerinde dolaşmak... Paris'in Notre Dame kilisesindeki bir gösterinin ardından Philippe, New York'ta Manhattan'a dikilen İkiz Kuleler'in farkına varıyor. Proje aşamasından beri onu tahrik eden kuleler açılınca, Philippe'in saplantısı gelişiyor: İki kule arasına gerilecek bir ipin üzerinde NY göklerinde dolaşmak... Tüm ekip toparlanıyor ve Manhattan'a yerleşip tam sekiz ay çare arıyor, kafa patlatıyor, plan yapıyorlar. Philippe Petit, her tutkulu insan gibi bu düşünü elbette gerçekleştirecektir. Tümüyle gerçek olan bir olayı Petit'nin kaleminden anlatan bir kitaptan uyarlanmış olan bu film, bu yılki Oscar dahil çeşitli ödüller almış bir belgesel. Tüm ödüllerini hak ediyor ve bu türe onur kazandırıyor. Yönetmen Marsh hikâyeyi çok sevmiş, kitabı adeta yutmuş, belli. Gerçek kahramanların döneminde çekilmiş belgesel görüntüleriyle bugünkü olgun hallerini ustalıkla harman ediyor, öyküye bambaşka bir şiirsellik katıyor. Ve her şeyin ötesinde, birkaç nokta öne çıkıyor. Öncelikle insanoğlunun ne kadar farklı ve zengin yeteneklere sahip olabileceği ve bunların ne denli özgün tutkulara yol açabileceği... Sonra, bir şeye böylesine tutkuyla bağlanmanın başarıyı nasıl getireceği... Ve de hele genç çağlarda, ne olursa olsun bir ideal, bir amaç, bir hedef uğruna bir araya gelip mücadele etmenin güzelliği... Filmde İkiz Kuleler'in 2001'de yaşadığı faciaya da değiniliyor. Sahi, o kuleleri yıkan El Kaideciler de kuşkusuz bu filmdekine benzer uzun bir hazırlık yaptılar. Ama ideal arkadaşları ne derse desin, onlar tarihe korkunç bir kitlesel kıyımın gözü dönmüş teröristleri, binlerce kişinin kanıyla elleri kirlenmiş katilleri olarak geçtiler. Hangi çaba ve hangi tutku savunmaya değer gözüküyor?" A. Dorsay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder