24.08.2009

Yılın hit şarkısı: Nevizade Geceleri

ORTASINDA bir yerde, coşmaya hazır seyirciyi “Şşşşşşş” diyerek sakinleştiren, tanıdık bir melodiye ve “romantik/isyankar” diyebileceğimiz tarzda sözlere sahip güzel bir beste bu yılın hit şarkısı Galatasaray tribünlerinde: Nevizade Geceleri.
Bir süredir icra ediliyordu fakat bu sene patladı.
Genellikle bu konularda “uyuz” tavrıyla tanınan Numaralı Tribün neredeyse Eski Açık’a not yollayıp “istek” yapacak.
O kadar tuttu.
Bu işin güzel tarafı G.Saray tribününde.
Kanat Atkaya

İşte sözlerini yazıyorum, müziği ise yandaki play düğmesine tıklanınca dinlenebilir:

Giden her sevgilinin ardından,
hep biz olduk el sallayan,
haykırsak duyarlar mı sesimizi,
hangi sevdadan galip çıktık ki,
yürüyoruz sessiz ve kederli,
Nevizade geceleri,
inletiyoruz her çıkışında,
İstiklal Caddesini,
boşuna çekilmedi bunca çile,
içiyoruz gündüz gece,
haykırdık ama duymadı hiç kimse,
peşindeyiz heryerde,
zaten aşklar hep yalan dolan,
sonu hep acı hüsran,
bize her sevdadan geriye kalan,
sadece Galatasaray,

Cimbombomum Cimbomum
Canım feda olsun sana
Hiç bir şeye değişilmez
Senin sevgin bu dünyada.

nev-i şahsına münhasır bir bestedir.. yaratılış hikayesi ise karşı UA'nın iletişim blogunda aşağıdaki şekilde anlatılmaktadır

henüz 2007-2008 sezonu başlamamıştır ki, o kavurucu yaz sıcağında çanakkale'ye basketbol türkiye kupası maçlarına niyet edilir bir grup "peşinde" tarafından. istanbul'dan yola koyuldukları "yenik serçedes" ile deplase olmaya çabalayan grup can sıkıntısından kendi aralarında ki sohbetlerden alıp harmanlayıp geliştirdikleri sözleri bir beste haline getirirler. olur mu olmaz mı sorgusalları içerisinde video kaydı yapılır ve besteyi taşırlar istanbula. melodisi daha önce bir çok kez kullanılmış olsa da grubu pek rahatsız etmez bu durum. zaten sözleriyle hayatlarımızın bizzat içinden hayatın bizzat kendisindendir beste.. güzel marmara gecelerinde söyledik, karanlık istiklal caddesinde söyledik, meyhane köşelerinde söyledik ama hiç bu besteyi tribüne taşımak düşünülmedi. sanki sadece dertlerin her şaha kalkışında avaz avaz haykırmamız için vardı o artık. hem o bize, hem de biz ona alıştık baya zamanla.. günler gelir geçer ve sezonun ilk devresi biter. devre arası hazırlık maçı koyulur. e bizimde epey bir hazırlanmaya ihtiyacımız vardır zaten. rakip club brugge... iş günü, hava buz gibi soğuk, yağmur var ve maç 20:00'da olmasına rağmen işi gücü olmayan tuhaf bir grup insan yine sabah vakti mecidiyeköy'de aynı mekanda toplanmaya başlar. hava kararıpta kafalar güzelleşmeye başlayınca en uç masada ki insanların dudaklarından dökülmeye başlar mevzu bahis beste. ilk halinden biraz farklı bir versiyondur bu kez dillendirilen. artık biraz daha acılıdır biraz daha isyankardır. etraf masalara hızla yayılan bu beste'nin şahsı da ne olduğunu anlayamadan kendini kapalı göbek'te bulur..önemli olan tek bir şey vardı aslında. o da; ne? nasıl? niçin? nerde? ne zaman? kim? vb. sorular gözetmeden herkesin bu besteyi sahiplenmesiydi ve kendiyle özdeştirmesiydi. yani olması gereken şekilde oldu her şey kısacası.. evet bu kapalı göbekte söylenebilecek biçimde bir beste değil belki de ama güzel marmara gecelerinde avaz avaz haykırılmaya devam edecek. ne o bizi, nede biz onu terketmeyeceğiz.. insan kaderini terkedebilir mi ki..?

11.08.2009

Yıldız Kuaför

Aydınlıkevler'de bir kuaförün tabelası. Bu tabelayı 70'li ve 80'li yıllarda kullanabilirler miydi acaba? O dönem başlarını acayip derde sokabilecek birşey şimdi ne kadar sıradan geliyor, ne kadar ilginç.

7.08.2009

işte fark

Yeni sezon öncesi Süper Lig'deki 18 kulübün teknik adamlarına "Lig, 16 Mayıs 2010, Pazar gecesi sona erdiğinde ilk beş sıra nasıl şekillenir?" sorusunu yöneltildi.

Daum Efendiyle, efendi Rijkaard arasındaki farka bakar mısınız?

Daum: “1-F.Bahçe 2-Trabzonspor 3-Beşiktaş 4-Galatasaray 5-Sivasspor”

Rijkaard: “Her hoca kendi takımını birinci görmek ister. Ben ilk sıraya kendi takımımı koyuyorum. Diğerleri hakkında ise yorum yapmayacağım”.

Bakalım 16 Mayıs 2010, Pazar gecesi saat 20:45'de Daum Efendinin suratı ne renk olacak?

4.08.2009

Kedilere icra yoluyla tahliye kararı




Aşağıdaki çiftin yaşadıklarını ev satın alıp taşınmadan önce, biz de aynen yaşamıştık. Hatta eski apartmanımızdan soğuyup, ev satın alma fikri bu yaşadıklarımızla daha bir ön plana çıkmıştı.

Bir kedicik, soğuk bir kış günü, eski apartmanımızın zemin katının hemen altındaki kömürlük tarzındaki yere doğurmuştu. Doğum yaptığı yer, çok kötü durumdaki ve binbir eski püskünün atıldığı bir yerdi. Kedi yavruları gözlerini açıp, ayaklanmaya başlayınca apartmanın girişine çıkmaya başladılar.

Anneleri süt vermeyi azaltınca kedicikleri beslemeye başladık, apartmanı kirletmeden süt, sosis, su, vb. veriyorduk. Kediler biraz palazlanmaya başlayınca, giriş kattaki tombalak adamla, hemen karşı komşumuzdan şikayetler almaya başladık. Hava sıcaklığının eksilerde seyrettiği bir dönemdi. Kedileri bir süre daha gizlice beslemeye devam ettik.

Birgün plastik tabak içinde verdiğimiz mamayı, tombalak adamın çöpe attığını görünce Esra çılgına döndü, tombalak çareyi evine kaçmakta buldu. Kediciklerin kokusunun bile, o pisliğin içerisinde varolabilcek fareleri uzak tuttuğunu görmezden geldiler ve kapıcımıza kedicikleri tahliye ettirdiler. Neyse ki kapıcımız vicdan sahibi bir adamdı da tahliyeleri 1-2 ay gecikti ve havalar biraz düzeldi.

Bu arada, kediciklerin tahliyesinin üzerinden çok geçmeden ne tesadüftür ki, kırılan bir kanalizasyon borusundan apartmana dalan kocaman bir fare apartmanda uzun bir süre zevki sefa sürdü. Hatta bir sabah merdivende ayakkabımı bağlarken fareyle burun buruna gelince çığlığı basmıştım.

Kedi yavrularına farklı farklı isimler vermiştik. Çizgili sarı, Kömürcü, Boynu Acıyan. Çizgili sarı en yabanileriydi. Bizi gördüğü zaman sırnaşmaz, gözlerini faltaşı gibi açar, bir kötülük beklerdi bizlerden. Herhalde komşuların şiddetine en çok o maruz kalıyordu. Kömürcü ismini, annesinin peşine takılıp, üç beş gün sonra geri geldiğinde simsiyah olan beyaz tüylerinden almıştı. Boynu Acıyan ise, doğuştan gelen bir kas soru nedeniyle boynu düz durmayan kahverengi kediciğin adıydı.

Kedicikler tahliye edildikten sonra birer birer koptular apartmandan, en son boynu acıyan kalmıştı. Boynu Acıyan'ı apartmanın karşısındaki otoparkta, çamların altında besliyor, kimi soğuk gecelerse onu eve alıyorduk. Taşındığımız günü hiç unutmuyorum. Gideceğimizi anlamış gibiydi, kah eşyalarımızı taşıyan nakliyat firmasının kamyonun altında, kah işçilerin peşinde miyavlıyarak geziyordu. O kadar içim acıdı ki onu orada bırakıp gitmek zorunda olduğum için. Taşındığımız semte yolum düştüğünde, onu görebilmek için çoğu zaman eski mahallemize uğruyor, ama maalesef ona rastlayamıyordum.


Boynu Acıyan seni çok özledik...

Caner


"İzmir'de şaşkınlık yaratan mahkeme kararı...

İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi, bir apartman ve çevresindeki kedilerin icra yoluyla tahliyesi karar verdi.

Çiftin yaşadığı apartmanın diğer sakinleri, evde ve apartman çevresinde kedi beslenmesine karşı çıktı. Çiftin ifadesine göre, apartman sakinlerinin tepkisi daha da ileri bir noktaya gitti; kapıları kırıldı ve komşuları kendilerini dövmeye kalktı. Apartmandaki kedi kavgası mahkemeye sonunda taşındı. Anıl çifti, 20 yıldır oturdukları apartmanın yönetimi tarafından, evlerinde ve sokakta kedi besledikleri gerekçesiyle mahkemeye verildi. Dava, İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görüldü; 5 duruşmada karar çıktı. Mahkeme Anıl çiftini evde kedi beslemekten men etti. Kararda, 15 gün içinde evde bulunan 2 kedi ve apartman çevresindeki kedilerin uzaklaştırılması istendi. Karar, Anıl çifti tarafından uygulanmazsa, kediler icra yoluyla tahliye edilecek, masraflarını da hayvansever çift ödeyecek. Anıl çifti karara tepkili: "Sokak kedilerini bahçenin ucunda, binadan uzakta, çevreyi kirletmeden, yediklerini toplayarak besliyorduk. Üzerimize yürüdüler, burada besleyemezsiniz, dediler. Biz de çareyi kedileri balkona taşımakta bulduk. Hayvanları küçükken sepete binmeye alıştırdık. Sabah ve akşam saatlerinde balkonun altına geliyorlar, biz de onları sepetle yukarı alarak besliyoruz, sonra da aşağı gönderiyoruz. Bunlar sokak kedisi, benimle ilgisi yok. Ben Allah'tan korktuğum için besliyorum. Hepsinin yavruları var, yemek yemeleri lazım. Birkaç su kabı koyuyorum, onları atıyorlar, ben tekrar koyuyorum.''

Sepete binip uçan kediler

Sepete binip uçan kediler

İZMİR’de yaşlı bir çift, kedi sevgileri yüzünden apartmanın diğer sakinleriyle mahkemelik olmuş. İlk etapta son derece sıradan bir haber.
Komşuluklarda farklı çekememezlikler hayvanlar üzerinden patlayabiliyor.
Köpekten rahatsız olan daha çoktur. Başkasının evinde mırıldayan kedinin nesinden rahatsız olunur onu da anlamam ya, neyse...
Mahkeme çifte kedi beslemeyi yasaklamakla kalmamış, evde bulunan kedilerin icra yoluyla tahliyesine de karar vermiş.
Aman iyi önlem alın, kaçıp insanları yerler vallahi!
* * *
Kedilere itaat eden biriyim.
Buna rağmen yüzlerce kedinin bir arada yaşadığı evler bana sıkıntılı ve yanlış gelir.
Yaşlı çiftin evinde böyle bir durum da yok.
Evde bir veya iki kedi var.
Sokaktaki kediler için apartman bahçesinin bir köşesinde mama kabı ve su kabı koyuyorlarmış.
Apartman halkı bu uygulamaya da karşı çıkınca yaşlı çift “Peki” deyip başka bir yol bulmuş.
CNN Türk’te seyretmeseydim inanmakta güçlük çekerdim fakat buldukları yöntem şu: Sokak kedilerini sepete binmeye alıştırmak!
* * *
Sistem şöyle çalışıyor:
Çiftimiz bilidiğimiz hasır sepete, yine bildiğimiz renkli plastik ip bağlayarak “Kedi Air”in ilk aracını üretiyor.
Araç balkondan sarkıtılıyor.
Aşağıda siyah/beyaz yavrusuyla duran tatlı kedi sepete biniyor, transdantal meditasyon bağdaşı kuruyor ve “Işınla beni Skoti!” diye mırlıyor.
Kedi sepetle salınarak yükseliyor, balkona yumuşak iniş yapıyor, karnını doyuruyor ve aşağıda bekleyen Disney Top Modeli kılıklı yavrusunun yanına yine sepet marifetiyle dönüyor.
Fakat heyhat!
Houston, bir problemimiz var!
Komşular kedi istemiyor.
Mahkeme “icra yoluyla tahliye” diyor.
O icra kararını kediye bildirecek memur olmak ne tuhaftır kim bilir!
“Seni tahliye ediyoruz!”
“Miyav!”
* * *
Hayvansevmezlik, komşuya garez beslemek, farklı olana kıl olmak...
Kötü yanlarımızı sevmiyorum fakat anlamaya çalışıyorum.
Yine de şunu anlayamıyorum.
Evde otururken pencerenin önünden sepete kurulmuş bir kedi geçiyor salına salına.
Fellini filmi gibi, Bunuel filmi gibi bir kare hayattan.
Bunun tadını çıkaracağına dava etmeyi, düşmanlık beslemeyi an-la-ya-mı-yo-rum.
Bu manzaradan bile mutlu olamıyorsanız neden mutlu oluyorsunuz, nelere bakıp duygulanıyorsunuz Allah aşkına?
Babam ve Oğlum, Issız Adam, Kurtlar Vadisi, TBMM TV, Maraton, Akın Akın Kompela, Kırık Testi?..
Hangisi?..
Kanat Atkaya