31.03.2010

Çirkin Kadın Yoktur, Bakımsız Kadın Vardır!

Konya'da 15 yaşında evlenen ve çiftçilik yapan eşine tarlalarda yardım eden 3 çocuk annesi 34 yaşındaki Ayşe Filiz, 2004 yılında satış elemanı olarak başladığı zayıflama ilaçı satan bir şikretin, bağımsız distribütörü olmuş. O dönemlerde 118 kilo olan Ayşe Filiz, iş hayatına atıldıktan sonra 82 kiloya inmiş.

quoted from: http://www.ozturkler.com/ayse-filiz-basari-oykusu-tarladan-iskadinligina.html,01cb6b

18.03.2010

Arkadan Takip Edenler

Canım Medyam,

sizlerle 2 gün önce paylaştığım

(bakınız: http://canercan.blogspot.com/2010/03/hayat-ve-anlam.html)

Kaan'ın 3 Mart'ta kaybettiği karısı üzerine yazdığı 13 Mart tarihli köşe yazısını yeni yeni keşfediyor.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14145700.asp?gid=373

"Hayat Seks Yoluyla Bulaşan Ölümcül Bir Hastalıktır" bir kere daha Canım Medya'mın gündemini belirlemeyi başardı.

Buradan ayrılmayın...

if he dies, he dies

16.03.2010

Günde 1 tane - 1

Onur Aynagöz: 19 / 11 / 2008
quoted from: etrafta.com

Hadi...

Keko Çiçek...
8 yaşında...
Elazığ/Okçular Depremi'nin sembolü o...
27 yaşındaki annesi Ayten'i ve 3 yaşındaki kardeşi Emre'yi kaybetti.
Dün Deniz Baykal Okçular'da küçük Keko'yu kucağına aldı, ne istediğini sordu.
Keko, "Arda gelsin" dedi.
Baykal, "Arda zor olabilir, Arda'yı herkes istiyor" deyip, Arda imzalı Galatasaray formasını gönderebileceğini söyledi.
Baykal haklı, Arda'nın Okçular Köyü'ne gitmesi zor olabilir.
Ama...
Arda, hafta sonu oynayacakları Trabzonspor maçına elini tuttuğu Keko ile çıkabilir.
Böyle bir olay Keko'yu nasıl mutlu etmez; acılarını nasıl az da olsa hafifletmez.
Ayrıca...
Böyle bir sahne, Diyarbakırspor olayları nedeniyle gerilen Süper Ligi'n havasını da değiştirmez mi?
Haydi Arda...
Tut Keko'nun elini; bu zorlu deplasman maçına öyle çık.
Çık ki, futbolun üzerinde dolaşan şu kara bulutları dağıtıver.
Sporun kardeşlik olduğunu dosta düşmana gösteriver...
Hadi Arda şaşırtma bizi...

quoted from: http://www.odatv.com/

İyi ki varsınız Rüştü ve Uğur Meleke

Uğur Meleke'nin bugünkü (16 Mart) yazısından alıntıladığım aşağıdaki bölümü okumadan önce, bugün "post" ettiğim, aşağıda "Fark" başlıklı yazıdaki saptamayı okumanızı ve sindirmenizi rica ediyorum.
"Dünün saygı duyulacak esas adamıysa Rüştü Reçber'di. Futbolcusu, antrenörü ve hakemiyle Avrupa'nın eliti içine girmiş Türkiye'yi paçasından aşağı çeken en büyük problem: “erdem zafiyeti”... Hakemi ve rakibi aldatmanın âdiyattan sayıldığı, en basit taç atışında bile haksız kazanç sağlamaya çalışan ve yüzü hiç kızarmayan 500 küsür adamın yarıştığı Süper Lig’de böyle bir sporcu olduğu için çok şanslıyız.

30 senedir hemen her gece rüyamda Süper Lig’de futbol oynadığımı görürüm. Eğer rüyalarım 1 günlüğüne gerçek olsa ve bir seferliğine yeşil çime çıkma şansı bulsaydım; sizi temin ederim, Hagi gibi bir frikik, Rıdvan gibi bir çalım atmanın değil, Rüştü gibi topun kornere çıktığını itiraf etmenin gururunu yaşamak isterdim. İyi ki varsın Rüştü..."
Ben de iyi ki varsın Rüştü ve iyi ki varsın Uğur Meleke diyorum. Beşiktaş-Denizli maçını herkes yorumlar, ama pek az kimse maçın o atmosferi içerisinde, bir an yaşanan o anı fark edip, özümseyip ve önemseyip satırlara dökebilir. Fark'ı iyi farkettirdiniz Rüştü ve Uğur Meleke. Teşekkürler...

Bursaspor ŞAMP. Galatasaray ŞAM. Beşiktaş ŞA. Fenerbahçe Ş.

TURKSPOR.NET 25.hafta itibari ile ligi KUYUMCU TERAZİSİNDE TARTTI..
Zirve mücadelesi yapan takımların, Yönetim, Teknik Heyet, futbolcular ve taraftar olarak içinde bulundukları durumları, fikstür avantaj ve dezavantajlarını, tecrübe, istatistik , öngörü ve ihtimal hesapları ile değerlendirdi. Ligin bitimine 9 hafta kala zirve yarışındaki amansız yarış nefes nefese devam ederken TURKSPOR.NET SEZON SONUNDA OLUŞACAK SIRALAMAYI BELİRLEDİ.. İŞTE TSN DEN İDDİALI BİR ANALİZ DAHA..
Süper Ligin 25.haftası Denizlispor Beşiktaş karşılaşması ile sona erdi.. Ligin bitimine 9 hafta kala zirve yarışındaki amansız yarış nefes nefese devam ediyor.. Ligde liderlik koltuğunda GALATASARAY oturmasına rağmen, HÜKMEN GALİBİYETLER ve FİKSTÜR avantajı ile BURSASPOR en avantajlı takım. Fenerbahçe üst üste kaybettiği puanlarla bir dönem lider götürdügü ligde 3. sırada.. Beşiktaş ise Denizlispor galibiyeti ile zirveye tutundu ve Şampiyonluk iddiasını devam ettirdi.. İŞTE SON PUAN DURUMU
Takım O G B M P AV
1-Galatasaray 25 16 5 4 53 25
2-Bursaspor 24 16 4 4 52 27
3-Beşiktaş 25 15 6 4 51 19
4-Fenerbahçe 25 15 4 6 49 19
5-Trabzonspor 25 12 7 6 43 17

BURSASPOR... ŞAMP.. ÇÜNKÜ..
Lig ikincisi görünen ancak yarın açıklanması merakla beklenen DİYARBAKIRSPOR BURSA maçı TFF tarafından HÜKMEN BURSASPOR olarak açıklanırsa yarın BURSA 55 PUANLA RESMİ OLARAK LİDERLİK KOLTUĞUNA OTURACAK..
Bunun yanı sıra ligde kalan 9 maç yerine Bursaspor 8 maç oynayacak.. Yeşil Beyazlılar ANKARASPOR ile oynayacakları maçı da şimdiden HÜKMEN OLARAK ÜÇ PUANI CEPLERİNE KOYMUŞ DURUMDALAR..
Ayrıca kalan 8 maçtan 5 ini BURSA'da kendi sahasında ve seyircisi önünde oynayacak.
YÖNETİM, TEKNİK HEYET, FUTBOLCULAR ve TARAFTARLAR dörtgeninde BURSASPOR inanılmaz bir atmosfer yakalamış ve ŞAMPİYONLUK havasına girmiş durumda.. Lig fikstürü kadar bu hava da TİMSAHların en büyük avantajı.. BU SEBEPLERDEN DOLAYI BURSASPOR İÇİN ŞAMPİYONLUK İÇİN ŞAMP... diyebiliriz..

GALATASARAY ŞAM.. ÇÜNKÜ:
Galatasaray için 26 ve 27 Hafta KADERİNİ BELİRLELEYCEK en önemli haftalar.. Çünkü önce TRABZONSPOR ile sonraki hafta ise FENERBAHÇE ile SAMİ YEN de oynayacak.. Galatasaray bu maçları kayıpsız geçerse, F.Bahçe ve Trabzon ile arayı OTOMATİK olarak açacak..
Hen maç elbette önemli ancak G.Saray'ın kalan maçları arasında en ciddi karşılaşması 31. haftada en büyük rakibi BURSASPOR ile Sami Yen'de yapacağı karşılaşma..
Bu maça kadar her iki takım kayıpsız gelirse, gerçekten bu karşılaşma çok büyük önem kazanmış olacak..
YÖNETİM, TEKNİK HEYET, FUTBOLCULAR VE TARAFTARLAR olarak Galatasaray 'da DÜŞMAN ÇATLATACAK KADAR MÜTHİŞ BİR BİRLİKTELİK İÇİNDE.. Kritik dönemde sakat futbolcularının iyileşmesi yanında, yönetim ve teknik heyet uyumu da kusursuz. Taraftara gelince, Sami YEN de GALATASARAY'ı şahlandırıyorlar ve İKİ KERE ASLAN haline getiriyorlar.. Galatasaray'ın en büyük avantajı EN ÖNEMLİ MAÇLARININ DA ALİ SAMİ YEN ARENASINDA olması..
BU DEĞERLENDİRMELER IŞIGINDA, TRABZON, FENERBAHÇE ve BURSA gibi dönemeçler ve Bursa'nın hem muhtemel Diyarbakır hükmen galibiyeti ile Ankaraspor hükmen galibiyeti avantajı da düşünülürse GALATASARAY ŞAMPİYONLUK YOLUNDA İKİNCİ AVANATAJLI TAKIM.. VE Galatasaray bu sebeplerden dolayı ŞAM....

BEŞİKTAŞ ŞA.... ÇÜNKÜ;
25. Hafta itibari ile lider Galatasaray ile arasında iki puan fark bulunan Beşiktaş'ı da son derece zorlu karşılaşmalar bekliyor.. Siyah Beyazlılar'ın KASIMPAŞA, ESKİŞEHİR, ANKARAGÜCÜ gibi güçlü takımların yananda TRABZONSPOR, FENERBAHÇE derbileri son hafta ise BURSASPOR ile maçı var.
Takımın genel performansı, yönetim, Teknik heyet , futbolcu üçgeninde sorunsuz bir dönem içinde olan Beşiktaş, hedefe BİRLİKTE KİLİTLENMENİN verdiği psikolojik güçle oldukça avantajlı..
Elbette şampiyonluk için matematiksel olarak iddiası bir hayli fazla.. Ancak realiteye baktığımızda bu kadar zorlu maçlar arasında ki FENERBAHÇE, TRABZON ve SON HAFTA BURSA maçları da hesaplandığında kayıp puanların fazla olacağı aşikar.. Bu durumda Kara Kartal ın en mantıklı yeri lig sonunda lig 3.lügü gibi görünüyor.. BU SEBEPTEN BEŞİKTAŞ'IN ŞAMPİYONLUK ŞANSI ŞA.....

FENERBAHÇE Ş... ÇÜNKÜ;
Şampiyonluk yolunda 25.hafta itibarı ile lider Galatasaray ile arasında 4 puan fark bulunan Fenerbahçel'nin fikstür olarak ligin güçlü takımları ile oynayacağı maçlara bakıldığında, takım içindeki huzursuzluk ve kötü gidiş hesaba katıldığında, sarı lacivertlilerin şampiyonluk değeri ŞAM.... bile demek zor..
Sarı Lacivertli takım da kalan 9 maçın 8 ini oynayacak, çünkü ANKARASPOR maçını HÜKMEN geceçek..
Ancak, Fenerbahçe'nin başta GALATASARAY VE BEŞİKTAŞ olmak üzere, GAZİANTEP, KAYSERİ, KASIMPAŞA, ANKARAGÜCÜ gibi ligin iyi futbol oynayan güçlü takımları ile maçları var.. İşte bu sebeplerden FENERBAHÇE'NİN ŞAMPİYONLUK ŞANSI .. Ş.....

Bu değerlendirmeler ışığında TURKSPOR.NET in tahmini, öngörüsü ile SÜPER LİGDE SEZON SONU SIRALAMASI ŞÖYLE..

1- BURSASPOR
2- GALATASARAY
3- BEŞİKTAŞ
4- FENERBAHÇE
5- TRABZONSPOR

NOT.. Galatasaray;
Trabzonspor ve Fenerbahçe'yi geçerse, yine Sami Yen deki Bursa maçı final olur.. Burada Bursaspor'u avantajlı kılan muhtemel DİYARBAKIR HÜKMEN ve ANKARASPOR HÜKMEN maçlarından gelecek 6 puanın cepte olması..

Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu kaos ortamı ve zorlu fikstrü gözönüne alındığında Trabzonspor'un ligi 4.bitirmesi de kuvvetle muhtemel..

TSN ÖZEL HABER..
quoted from: http://www.turkspor.net/

Tatil İsteği Artıyor

Bu nedir?

Ve belki de şu günlerde bu soruya en çok ihtiyaç duyduğumuz anları yaşıyoruz.

quoted from: sezyum.com

Fark

Kaan’ın “Hayat ve Anlamı” başlıklı aşağıdaki yazısını okumuşsunuzdur.

Hüzünlü bir başlangıç yaptırdın bana, ama olsun” dedi bir arkadaşım, “klübe hoş geldin” diye cevap verdim. “Daha az çalışmak daha çok yaşamak lazım” diye ekledi, “İlkini ne kadar minimize edebilirsek, ikincisini o kadar çok maksimize edebiliyoruz ancak” dedim yine cevaben. “Doğru işi atlarsan/kaçırırsan bunun fazlaca bir önemi yok da, hayatı kaçırıp/ıskalayınca olmuyor tabii” dedi. Haklıydı, hayatı kesinlikle, geriye saramıyoruz maalesef.

Bakın, adını vermeyeceğim bir Fransız vatandaşı ne yapmış.
"x isimli Fransız vatandaşı, x Büyükelçiliğimize ilettiği bir mektupta, eşiyle birlikte sıkça Türkiye'yi ziyaret ettiğini, bu çerçevede Antalya ve Denizli illerindeki yeniden ağaçlandırma projeleriyle yakından ilgilendiklerini ve bu projeye katkıda bulunduklarını, bununla birlikte Şubat 2010 tarihinde bölgeye gerçekleştirdikleri son ziyaret sırasında tırtıl kozalarının çam ağaçlarını istila ettiğini gözlemlediklerini, bu konuda hızlı bir müdahale yapılmaması halinde yeniden ağaçlandırma çabalarının heba olacağını, bu hususu dikkatimize getirmeyi görev bildiğini ifade etmiştir"

Bu Fransız vatandaşının, bu davranışını takdir etmeyen var mıdır içimizde?

Bu davranışını yukarıdaki satırlardan okuduktan sonra ilk aklınıza ne geldi acaba? “Biz ve onlar” mı dediniz, yoksa “bir Fransız bunlarla uğraşırken biz nelerle uğraşıyoruz” diye mi aklınızdan geçirdiniz? “Bir Türk olsaydı aynı şeyi yapar mıydı” diye düşündünüz.

Tam da tüm bu düşünceler aklınızda köşe kapmaca oynarken, aşağıdaki satırları okumaya devam edin bakalım.

“Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark ülkelerin yaşı değildir.

Mesela, Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin iki bin yıldan fazla geçmişi vardır ve fakirdirler.

Öbür taraftan, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi 150 sene önce isimleri bilinmeyen ülkeler kalkınmış ve zengin ülkelerdir.

Zengin ülke fakir ülke arasındaki farkı, doğal kaynakların var olup olmaması da yaratmaz!

Japonya.. Ufacık bir adaya sıkışmış, %80 arazisi tarıma ve hayvancılığa uygun olmayan bir ülkedir ama aynı zamanda dünyanın ikinci büyük ekonomisidir.

Ülke dev bir bir yüzer fabrika gibidir, bütün dünyadan ham madde ithal eder, sonra da bütün dünyaya bitmiş ürün ihraç eder.

Diğer bir örnek, Kakao yetiştiremeyen ancak dünyanın en kaliteli çikolatasını üreten İsviçre dir. 4 ay da sürse de kısa yaz döneminde toprağı da ekerler, hayvancılık da yaparlar. Bu yetersizlikte bile ürettikleri süt ürünleri en iyi kalitededir. Bu ufak ülke yansıttığı güvenli, düzenli ve çalışkan ülke imajı sayesinde dünyanın para kasası olmayı da başarmıştır.

Zengin ve fakir ülkelerin yöneticilerini birbirleriyle karşılaştırdığınızda aralarında önemli bir fark bulamazsınız.

Irk ve deri rengi de önemli değildir. Kendi ülkelerinde tembel olarak tanınan işçiler aslında zengin Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güçtür.

Peki....

O zaman aradaki fark nereden gelmektedir?

Fark ; uzun yıllardır kültür ve eğitim ile içlerine işlenen değişik bakış açısıdır.

Zengin ve kalkınmış ülke insanlarının davranışlarını incelediğimizde, büyük bir çoğunluğun şu prensiplere kalben inandığını görürüz

1. Temel ahlaki kurallar
2. Dürüstlük
3. Sorumluluk
4. Kanun ve kurallara saygı
5. Başkalarının hakkına saygı
6. Çalışkanlık
7. Tasarruf ve yatırıma inanç
8. İrade
9. Dakiklik

Geri kalmış, az gelişmiş ülkelerde nüfusun çok küçük bir azınlığı bu prensiplere inanmaktadır.

Biz, doğal kaynaklarımız olmadığı için veya doğa bize karşı zalim davrandığı için fakir değiliz.

Biz, doğru bakış açısına sahip olmadığımız için fakiriz.

Zengin ve kalkınmış ülkeleri o noktaya getiren işlevsel prensiplere uymak ve bunları çocuklarımıza öğretmek azmimiz olmadığı için hala fakiriz.

Bu saptamaya hak verdiniz sizler de değil mi?

Hayat ve Anlamı

Geçen haftadan beri hayatımın pek bir anlamı yok gibi geliyor. Ne yazılarımı okutacağım birisi, ne sabah güldüğümüz birisi, ne de balkonda kuşları yemlediğimiz birisi var yanımda. Yok yani. İşin en fenası da bu yok oluşun, tam anlamıyla bi yok oluş halinde gerçekleşmesi oldu. Gayet güzel kahvaltı ederken, birlikte Türk kahvesi için tek bir sigarayı ortaklaşa tüttürürken birden akşam oluyor, evde kimseler yok. Çat! Şimdi evde iki kişi kaldık. Kedimiz Tortor da bu vesileyle üzerime kaldı. Yokluk kendisini zamanla hissettiren bir şey. Varken olanı hissetmiyorsunuz, yokken de olmayanı hissediyorsunuz, garip.

Kısa sürede çok üzüldüm.

Üzülmemin sebeplerini düşündüm biraz. İnsan çok sevdiği birisini kaybedince (bence) birkaç şeyden dolayı üzülüyor. Ben artık onunla bi şeyler paylaşamayacak olmama üzüldüm. Kumda kendisini temizleyen bir serçe, suyun dibinden giden bi balık sürüsü gördüğümde artık gösterecek kimsem yok. Çok yalnızım. Ama arkadaşlar iyidir, beni yalnız bırakmıyorlar. Yalnız kaldığınız her an bi takım anılar çıt, çıt ya da güm güm şeklinde kafanızın içinde patlayıveriyor. Geceleri uyumak çok zor. İçki de içmediğimden, uyumak için alternatif tıbbın tüm bileşenlerini devreye sokuyorum.

Gözlerimi bilinçli olarak kapatmak istemediğimden yapılabilecek en sıradan şeyi yapı TV'ye bakarken ekran karşısında sızıyorum. Sabah kalkış kısmı daha fena. Uyandıktan sonra yatak keyfi diye bir şey yok. Zaten yatakta keyif yapacak bi şey de yok. Sabahın köründe kargalarla birlikte oturup bok yemeye başlıyorum ben de. Ne yapalım, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz ne de olsa. 'Hayat devam ediyor' filan diyorlar ama benim için aslında hayat pek devam etmiyor şu sıralar. Neyi devam etsin? Benim için hayat yeniden başlıyor şu anda sanırım. Hem de sıfırdan.

Sevindiğim şeyler de var. Son bir yılı reklam acansındaki işimden ayrılıp evde Nursel'le birlikte geçirmiş olmamız beni en çok rahatlatan şeylerden biri. Ortalama insanlardan çok daha fazla birlikte ve mutluyduk son bir yıl içinde. Evde sabahtan akşama oturup, ağaçlara bulutlara, Tortor'a bakıp gülüyorduk. Çok mutluyduk, gerçekten. Çoğu insanın yaşayamayacağı kadar mutluluk yaşadım son bir senede. Ne yazık ki mutluluk da elektrik gibi bir yere istiflenmesi zor bi duygu. Şimdi o mutluluk anları anı olarak suratıma kapanıyor. Yalnızlığın bir başka karanlık tarafı da ortaya çıkıyor böylece; karşılaşmalar.

Sabahtan akşama çevremdeki birçok şeyde birlikte yaşadığım, eğlendiğim ve mutlu olduğum insanı görüyorum ister istemez. Neyse ki şimdi kendisini Heybeli'ye bıraktık. Bir süre sonra o da adanın bir parçası olacak, Heybeli'ye her gittiğimde belki de enseme konan bir sinek, topraktan çıkan bir çiçek, ağacın tekinde ekşi bi erik ya da peşimden gelen yavru bi kedi olacak. Şimdilik beklemekte yarar var. Hiçbir şey kaybolmuyor, bu da bir gerçek.

Hep çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Hâlâ da düşünüyorum galiba. Hep istediğim işi yaptım, beni sıkan protokollere, ıvıra zıvıra bulaşmadım, zora gelmedim, her işim iyi gitti... Ama geçen haftaki bomba biraz fena patladı bende. Şu anda evrensel şans skalasında eksilere düştüm sanırım. Bundan sonrası yukarı çıkış olabilir sadece.

'Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek lazım' gibi zırvalar vardır ya, işte biz aynen o laflardaki gibiydik. Küçük ama mutlu bi hayatımız vardı. Dolaptan kestiğim bi parça kaşar peynirine sevinirdi. Susadığı zaman götürdüğüm bi bardak suyun yüzünde yarattığı mutluluğu görmeniz gerekirdi beni anlamanız için. Sabahları sağlıklı olalım diye tek bi aspirini içip "Şimdi mükemmel olduk" diye salak salak sevinirdik. Bahar geldiğinde balkonu çevreleyen ağaçların yaprakları yeşerip her yer yemyeşil olduğunda dünyanın en mutlu ikilisi olurduk. İnsan burnuna Çin yağı sürüp uyuyacak diye sevinir mi? Bazısı seviniyormuş, o da bana denk gelmiş. Şans işi işte.

Bir yandan da birbirimize hiç benzemezdik. Zevklerimiz çok farklıydı ama bana her zaman yeni bir şeyler gösterirdi. İnsan olmayı, çevremi sevmeyi Nursel'den öğreniyordum, daha da alacak çok dersim vardı. Krediler tamamlanmadan kaçtı gitti, bizim krediler de yandı badem oldu. Daha öğrenecek çok şeyim vardı.

Beni hayata bağlayan şeydi kendisi. O gidince iyice saçma sapan bir insan olacağım gibi hissediyorum. Bana kızacak, yaptıklarıma laf edecek ya da beni çekip çevirecek birisi yok şimdi. Dımdızlak kaldım evde, bir de kucağımda Tortor var, mal gibi salonda kanepede oturuyoruz, ağaçların gölgelerine bakıyoruz işte.

Durum böyle olunca hayatın da anlamını görmeye başlıyorum ağırdan. Hayatımızın anlamı anılarımızmış, onu fark ediyorum bi kez daha. Güneş doğuyor, güneş batıyor, haberlerde saçma sapan şeyler, iş yerindeki sıkıntılar, kişisel çekişmeler filan acayip fasa fisoymuş, bi kere daha ayılıyorsunuz. Ama narkozdan hızlı çıkmak da bi kafa yapıyor. Anlamsızlık içinde buluyorum kendimi sık sık. Evinde oturan ve yaşadığı hayatın bomboş olduğunu gören bir emekli gibiyim. Tek farkım çok güzel yaşadım, geçen haftaya kadar da kazasız belasız geldiydik. Naapalım, piyango bu sefer bana çıktı, yarın başkasına çıkacak, sonraki gün de bir başkasına. Çekiliş hep devam edecek.

Bi fotoğraf filan koymak istiyordum ama hiçbir şeye bakamıyorum. Zaten tüm fotoğraflar benim aklımda. Zamanla çıt çıt açılıyorlar. Şimdi onlara bakmak için çok erken.

Karşılaşmalar, eşyalar ve yerler en fenası. Ama her şey ilk seferinde çok acıtıyor insanın içini. Aynı yerden ikinci geçişinizde sadece içinizde bi sıcaklık kalıyor. Bakalım ne olacak? Hayatımın en büyük darbesinden sonra ne kadar sıcak beni kurtaracak bilemiyorum. Yalnızlık sıcak bi şey değil, onu çok iyi biliyorum.

Geçen hafta tam da şu satırları yazdığım sırada yanımdan gitti, artık yok. Yani var ama, yok. Üzücü ama gerçek, ne yapalım?

Şimdi arkadaşlarla daha fazla zaman geçirilecek, onlarla da güzel anlar paylaşılacak, mutlu yaşamaya devam edilecek. Mutlu olmaktan başka yapacak bir şey yok. Yani var ama, yok.

Kaan Sezyum-Radikal

Erkenden masama oturdum ve koşturmaca başlamadan, düzenli takip etmeye çalıştığım yazarların yazılarını okumaya başladım, ama ilk yazarda takılı kaldım. Ahmet Hakan şöyle yazmıştı, “dokunaklı bir yazı mı okumak istiyorsun? O halde Kaan Sezyum’un, gencecik yaşta öteki dünyaya göç eden eşi için yazdığı yazıyı bul ve gözyaşları içinde oku...”.

Internet’in nimetlerinden faydalanarak o yazıyı (yukarıdaki yazı elbette) buldum. Ne kadar sadece, ama ne kadar güzel ifade etmiş acısını Kaan.

Utanmadan söyleyeyim, gözyaşları içerisinde kaldım. Galiba insan böyle bir yazı okuduktan sonra düşünceleriyle baş başa kaldığında ilk düşündüğü şey “acaba benim başıma gelirse ne hissederim, hayatım nasıl olur”. Ben de öyle düşündüm ve karıma, onu ne kadar sevdiğimi ve benim için ne kadar önemli olduğunu belirten bir SMS gönderdim. İşte böyle. Bir Salı sabahına böyle başladım masamda…

"Hayat ve Anlamı" demiş Kaan yazısının başlığına, bense "hayat seks yoluyla bulaşan ölümcül bir hastalıktır" diyorum, acaba Kaan bana hak verir miydi?

5.03.2010

Salvador Ferrando Peris

2006 senesinde Erasmus bursuyla Türkiye'ye geldiğinde, ülkemizdeki neredeyse her dört duvarın birinde portreleriyle yer alan aynı kişi Salvador'un dikkatini çekmiş. Böylece 100′e yakın kareden oluşan harika bir seri çıkmış ortaya.

Bu seriye ait daha fazla fotoğrafı http://www.fotoroportaj.org/dosyalar/ataturkunyuzleri/01.htm üzerinden görebilirsiniz.

Türkçe Detaylar

Fotoğraflar: Engin Erdoğan

İmparatorluk Hala Çöküyor

1.03.2010

2. Daum Sezonu da Biter

Güzel Haber

Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Şehremaneti binasında düzenlediği tanıtım toplantısında, “Plastik torbaya hayır, çevre dostu torba kullanıyoruz” sloganıyla, bugünden itibaren ilçede plastik poşet kullanımı yasağının başladığını bildirerek, herkesi, çevre dostu bez, kağıt torba ve file kullanma çağrısında bulunmuş.

Bu konuyu bir vesileyle Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu'nun dikkatine getirmiş, bu konuda Bakanlık tarafından bir yasal düzenleme yapılmakta olduğu cevabını almıştım.

Kadıköy Belediyesi daha hızlı çıktı galiba. Gönülden kutluyor ve bu uygulamaya tam destek veriyorum.

Konuyla ilgili haber: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13973740.asp?gid=229