17.05.2010

Kaçan Lig Şampiyonluğu ve Türkiye Kupasının ardından Fenerbahçe

Galatasaraylı Can’dan, Fenerbahçeli Can’ın o sahadaki izlenimleri.

Ercan Saatçi'nin 6 Mayıs tarihli, FeBe'nin Türkiye Kupasını bir kez daha alamamalarının ardından yazdığı yazıdaki ruh halini tamamlar nitelikteki son satırda bir düzeltme yaptım.

Locayı basanlar “Nerede o o....” diye bağırıyordu
Fenerbahçe-Trabzonspor maçının hemen sonrası... Taraftar, şampiyonluk sevinciyle sahaya fırlamış, oyuncularını kucaklamış; ancak ardından gelen “Şampiyon başkasıymış” açıklamasıyla elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi yıkılmış.
Heyecanın birkaç saniye içinde hüsrana dönüştüğü anlar...
Zaferin yerini bozgunun almasıyla karnaval havası da birden hiddet dalgası şeklinde kabarıyor.
Derin hayal kırıklığı hızla şiddetli bir öfkeye evriliyor.
Önce stadın koltukları kırılıp devriliyor.
“Mücadelenizle hayata direniyoruz” diyen pankartlar ateşe veriliyor.
Şimdi kale arkasında, yukarıdan yağan sandalyelere karşı
baraj oluşturmuş polisler var; bir de itfaiye araçları... Yanan tribünlere su sıkılıyor.
Kara bir duman, sarı lacivert balonların asılı durduğu kapalı tavanına üşüşüyor hızla...
Zafer tacı olarak hazırlanmış konfetiler alev alıyor.
Saat 23.00 olmuş; maç biteli 1 saati geçmiş.
Az önce “En büyük başkan” olarak selamlanan adam, şimdi öfkenin hedefinde...
Çılgın kalabalık, nefretini yöneltecek hedef arıyor.
Çıkış tünelinin körüğünü tekmeleyerek;
“En büyük taraftar/ yönetici sahtekar” diye bağırıyorlar.
O sırada 1907 locasından bir genç kız, aşağıda isyan bayrağı açanlara “Nankörler”diye bağırıyor.
Bağıran, Fenerbahçe yöneticilerinden birinin kızı...
5 dakika sonra 15-20 kişilik bir erkek grubu, (belki de öğlen Develi’de söz Cimbom’dan açılınca “Fenerbahçe büyüktür/küfretmez” diye sus işareti yapanlar) ağızlarında en gariz küfürlerle locayı basıyor: “Nerede o o...u” diyerek genç kızı arıyorlar.
Genç kız, yan kapıdan zor bela kaçırılıyor. Bir linç, kılpayı önleniyor.
Dayağı, kızı korumaya çalışan koruma yiyor. Sessiz koruma, kalabalık taraftar karşısında çaresiz, hırpalanıyor. Olay yerine gelen polise “Siz karışmayın, bu iç işimiz” deniliyor.
Polis gözetiminde tokatlar, yumruklar havada uçuşuyor.
Az sonra, stadı bir yangın yeri gibi bırakarak dağılan kalabalık, önce basın toplantısının yapılacağı konferans odasının kapısını tekmeliyor.
Yeniçeri ayaklanmasını hatırlatırcasına “kelle istiyor”. “Onları bize verin” diye haykırıyor.
Kimseyi bulamayınca stadın üst katlarına çıkan duvarlarda asılı fotoğraflardan alıyor hıncını...
Aziz Yıldırım'ın ve futbolcuların gülümseyen dev fotoğrafları birer birer devriliyor, yırtılıyor, tekmeleniyor.
Bir halk ihtilali havası var.
Kapıdakiler “Dışarı çıkmayın, orası daha kötü” diyor.
Kadıköy sokakları bir
iç savaş görüntüsü yansıtıyor.
Polis, itfaiye, ambulans, özel güvenlikçiler oraya buraya koşturup isyanı bastırmaya çalışıyorlar.
Futbolcular ve yöneticiler içerde; kaçmanın, canlarını kurtarmanın bir yolunu arıyorlar.
Yerler kırılmış bira şişeleri, indirilmiş camlar, yırtılmış bayrak ve pankartlar, sönmüş balonlarla kaplı...
Sağda solda hıncını alamamış çubuk formalı Fenerliler ağlıyor.
Kör öfke, az sonra polisi de hedef alıyor.
Onların üzerine de bira şişeleri yağıyor.
“Bir spor müsabakası”ndan geceyarısı “Canımızı kurtardık, şükür” diye ayrılıyoruz.
İnsanoğlunun
(Fenerbahçelilerin) yenilmeyi sindiremeden yenmeyi öğrenemeyeceği gerçeğini bir kez daha acıyla idrak ediyoruz.
Can Dündar

“Türkiye Kupası'nı önemli kılan nedir?

FENERBAHÇE'nin 27 yıldır Türkiye Kupası'nı kazanamaması durumu olmasa, Türkiye Kupası finali bu kadar gündem yaratır, bu kadar popüler bir organizasyon olur muydu? Bence hayır...
Bu kupayı kıymetli kılan F.Bahçe'nin kupayı alamamasıdır çünkü... İşte böyle bir finale iyi başlayan taraf çok iyi pozisyonlar bulan Trabzonspor'du. İlk 20 dakikada Umut skoru 2-0 yapabilirdi. Fenerbahçe defansının iki kez boş bıraktığı Umut şanslı gününde olsaydı, sanırım dünkü final çok daha farklı bir şekilde sonuçlanırdı. Fenerbahçe'nin defansının üstüste hatalar yaptığı bölümde verilen su molası, Fenerbahçe'yi de kendine getirir diye düşündüm ama o ara da Trabzon'un hızını kesemedi. İlk yarının tamamında iyi oynayan ve organize olan taraf Trabzon'du...
Fenerbahçe de ise Emre'nin istekliliğine karşın arkadaşlarının işi ağırdan alması ilk yarıda ki F.Bahçe'nin özetiydi...”
Ercan Saatçi

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14634736&yazarid=84&tarih=2010-05-06

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder